29 Şubat 2016 Pazartesi

Sosyal Psikoloji Deneyleri 5: Diğer Araştırmalardan Bazıları

Shachter: Deneyde birbirlerini tanımayan denekler bir örnek olay tartışması için bir araya getirilir. Tartışılan ve üstünde bir grup kararı alınması gereken örnek olay, suçlu bir çocuğun hayat hikayesinin incelenmesi ve bu çocuğa ne yapılması gerektiğinin saptanmasıydı. Her grupta araştırmacının üç asistanıda grup üyesi rolünde hazır bulunuyorlardı. Bunlardan biri tamamen grup görüşüne uymuş, ikincisi devamlı olarak grup görüşüne karşı çıkmış, üçüncü ise önce grup görüşüne karşı çıkmış fakat sonra fikrini değiştirerek gruba uymuştur. Bu durumda grup üyelerinin birinciye fazla iletişim yöneltmediği, en çok kendilerinden farklı düşünen ikinci ile üçüncüye konuşmalarını yönelterek onları ikna etmeye çalıştığı görülmüştür. Üçüncü sonradan gruba uyunca, ona yöneltilen grup iletişimide azalmış, bütün baskı, grubun görüşüne karşı direnen ikinci kişiye yönelmiştir. Bu kişiyi ikna etme çabaları başarısız olunca, grup bu sefer ona karşı tehdit hatta zor kullanmaya başvurmuştur. Bütün bunlara rağmen o üye yinede grubun fikrini kabul etmeyince, grup onunla konuşmaktan tamamen vazgeçmiş, onu reddetmiş ve onu yok gibi varsayarak kendi içinde bir karar almaya yönelmiştir. Böylece grubun kendine uymayan üyeye nasıl tepki verdiği görülmüştür.

Bu araştırmaya benzer bir film izlemiştim. Film tek bir odada geçiyor ve bir grup jüri üyesinin çocuğun suçlu olup olmadığına karar vermeleri gerekiyor. Eğer suçlu bulunursa idam edilecek.
Film tek bir odada geçmesine rağmen hayatımda beni etkileyen ilk 10 film arasına girer. Eğer bu sıralar hangi filmi izlesem diye düşünüyorsanız kesinlikle izleyin diyebileceğim bir film..

Kelimeler ve Hafıza Manipülasyonu: 1974 psikologlar hafızanın güvenirliğini ve ne kadar manipüle edilebildiğini görmek amacıyla bir test hazırladılar. 45 kişiye araba kazasına dair film izlettiler. Bu kişilerden bazılarına  arabanın çarpma anında ne kadar hızlı gittiğini değerlendirmeleri istendi. Diğer başka bir grubada benzer sorular soruldu fakat çarpma kelimesinin yerine ezmek, çarpışmak, vurmak ve değdi kelimeleri kullanıldı. Çarpma kelimesinin kullanıldığı soruyla değdi kelimesinin kullanıldığı soru arasındaki cevaplarda "10 mil daha hızlı" değerlendirme farkı vardır. Bir hafta sonra katılımcılara kırılan camlar ve filmde olmamasına zağmen kırılan camı hatırlatacak resimler gösterildi. Bu durum katılımcıların hafızalarına arabanın kırılan camlarını ekledi ve olayı değiştirdi.
 Peki bu durumda suça tanık olduğumuzu düşünelim hafızamıza acaba ne kadar güvenebiliriz??



 

28 Şubat 2016 Pazar

Sosyal Psikoloji Deneyleri 4: Zimbardo, "Stanford Hapishane Deneyi"

1971 yılında Philip Zimbardo isimli bir sosyal psikolog, insanların sosyal rollere nasıl tepki verdiğini anlamak için bir deney düzenledi. Stanford üniversitesinin psikoloji departmanının bodrum katına sahte bir hapishane inşa edildi. 70 üniversite öğrencisi arasından 24 erkek öğrenci seçildi. Zimbardo denekleri gardiyan ve mahkum olarak iki gruba ayırdı. Fakat bu ayrımı deneklerden habersiz olarak gerçekleştirdi. Mahkum olarak seçilen denekler kendi evlerinin önünde Zimbardo'nun daha önce anlaştığı polisler tarafından silahlı soygun suçuyla suçlandılar. Mahkumlar tüm gerçek suçlanma prosedürlerinden geçirildi. Gardiyanlarada gerçek kıyafet ve sopalar verildi. Kısacası tamamen gerçek bir hapishane ortamı yaratılmaya çalışıldı. Mahkumların bileklerine zincir vuruldu.

 Zimbardo sonradan yayınlanan görüntülerde, deney öncesi gardiyanlara şunları söylüyordu:
"Mahkumlar üzerinde can sıkıntısı hissi yaratabilirsiniz, bir dereceye kadar korku yaratabilirsiniz ve onların hayatlarını tamamen rastgele güçler tarafından, sistem tarafından, sizler ve bizler tarafından kontrol edildiği hissine kapılmalarını sağlayabilirsiniz. Ve kesinlikle özel hayatları olmayacak. Onların bireyselliklerini çeşitli yollarla ellerinden alacağız. Genellikle bunun sonucunda kendilerini güçsüz hissederler, bunu bekliyoruz. Yani bunun sonucunda biz tüm güce sahip olacağız onlarsa hiçbir güce..."

İlk gün sorunsuz geçmiştir. Fakat ikinci günde gardiyanlar şiddet eğilimi göstermeye başlamışlardır. Mahkumlar ise ilk başta bu duruma isyan etmişler ranzaları parmaklıkların önüne çekmişlerdir fakat gün geçtikçe gardiyanlar farklı psikolojik kontrol teknikleri geliştirmişlerdir. Mahkumlar ise gün geçtikçe çaresizce boyun eğmeye başlamışlardır.Gardiyanlar mahkumlara isimleri yerine numaralarla hitap etmişlerdir (Bu durum karşıdaki insanın kişiliksizleştirilmesine neden olur). İsyanlara uymayanlara ödül verdiler. İsyan çıkaranlarada karanlık bir odada hapsedilme cezası verildi. Yatakların çarşaflarını ve süngerlerini alarak metal yataklarda yatırmaya başladılar. Psikolojik şiddet gitgide arttırdı ve sonrasında açık şiddetler görülmeye başlandı. Normalde 2 hafta sürmesi planlanan deney aşırıya kaçtığı için 6. günde sonlandırıldı. Zimbardo, daha sonraları kendininde deneye kapıldığını ve şiddete göz yumup deneyi devam ettirdiğini açıkladı.

Bu deney etik açıdan düşünüldüğünde çok uygunsuz olsada sonuçları bakımından düşündüren deneylerdendir. Bu deneyi daha iyi anlamak için bu deneyden yola çıkılarak yapılan "das experiment" filmini izlemenizi öneririm.
Ayrıca sosyal psikolojiyle ilgili olan "Die Welle" ve "Sineklerin Tanrısı" filmlerinede bakabilirsiniz..

27 Şubat 2016 Cumartesi

Sosyal Psikoloji Deneyleri 3: Milgram'ın "İtaat" Deneyi

Sherif'in otokinetik etki deneyinde bir sosyal normun nasıl oluştuğunu; Asch'ın deneyinde ise yerleşmiş bir sosyal norma bireylerin nasıl uyduğunu gördük. Şimdi de sosyal etkinin ve buna uyma davranışının nereye varabileceğini gösteren bir deneyi inceleyelim. Milgram'ın ve bu yazıdan sonra yayınlamayı planladığım Zimbardonun hapishane deneyinin sonuçları gerçekten çok ilginçtir ve kesinlikle dikkate alınmaları gerekir.

Bu deneyde tanımadığı birisine zarar verme emri alan bir bireyin bu emre uyup uymayacağı ya da ne dereceye kadar uyacağını laboratuvar deneyi ortamında incelemiştir.
Bu deneyi yeterince anlayabilmek için kendinizi Milgram'ın deneklerinden birinin yerine koyun.
Diyelim ki, bir saatlik bir psikolojik deney için denek aranıyor ve ücretide iyi. Tanınmış bir üniversitenin psikoloji laboratuvarına girdiğinizde sizi beyaz gömlekli, soğuk görünüşlü genç bir adam karşılıyor ve kendini araştırmacı olarak takdim ediyor. Yanında duran güler yüzlü orta yaşlı adamda sizin gibi bir denek. Araştırmacı, cezanın öğrenmeye etkisi üzerinde bir deney yapacağını söylüyor. Bir öğretmen ve bir öğrenci olacağını. Öğretmen, her yanlış cevapta öğrenciye 15 volt arttırarak şok verecek. Kurada siz öğretmen çıkıyorsunuz. Diğer denek kalbinden rahatsız olduğunu söylüyor.
Şok hakkında fikir sahibi olmanız için size de hafif bir şok veriliyor. Siz bu şoku 75 olarak tahmin ediyorsunuz araştırmacı ise sadece 45 volt olduğunu söylüyor.
Zamanla diğer denek yanlışlar vermeye başlıyor ve siz şoku artırıyorsunuz. 120 voltta denek şokların artık acı vermeye başladığını söylüyor ve siz araştırmacıya bakıyorsunuz ve o devam etmenizi söylüyor. 180 voltta öğrenci acıya dayanamıyorum diye bağırıyor. 270 voltta ızdırap içindeki bir insanın çığlığıyla bağırıyor. 300 voltta çaresizlik içinde teste artık devam etmeyeceğini 315 voltta da müthiş bir çığlıktan sonra artık deneye katılmadığını kızgın bir şekilde söylüyor. Bundan sonra hiçbir soruya cevap vermiyor ve her şokta çaresizce çığlıklar atmaya devam ediyor. Devam etmeden önce şokun gerçek olmadığını ve öğrencinin araştırmacının asistanı olduğunu söylemekte fayda var.
Şimdi konuya devam edersek siz olsaydınız nereye kadar devam ederdiniz?
Yada bir tahminde bulunursanız deneklerin yüzde kaçı araştırmaya 450 volta kadar devam etmiştir?

Zihninizi çok yormayın çünkü bu oranı tahmin edebileceğinizi düşünmüyorum. Eğer doğru tahmin ettiyseniz kişiliğinizde biraz karamsarlık olabilir :)

Sonuçlar gerçekten tahminlerin çok ötesindedir. Araştırmaya katılan 40 kişiden hiçbiri 300 volttan önce durmamıştır! 5 denek 300 volttan sonra, 4 denek 315 volttan sonra, 5 denekte sonraki aşamalarda durmuştur. Geriye kalan 26 denek ise (%65) sonuna kadar devam edip 450 voltuda vermişlerdir.
Daha sonraları araştırma filme alınmış hatta duruşmada delil olarak kullanılmıştır.
Sonuçları abartılı bulanlar olabilir fakat ne kadar gelişirsek gelişelim insanoğlunun niye kendi kendine bu kadar kötülük yaptığına hala bir anlam veremiyoruz. Bu deney sonucu özellikle savaş zamanlarındaki vahşetler düşünüldüğünde akla yatkın duruyor. Bu sonuç doğru olamaz diye söylenip inkar edeceğimize bu sonuç hakkında ne yapılabilir diye düşünmek sizcede daha faydalı olmaz mı?


26 Şubat 2016 Cuma

Sosyal Psikoloji Deneyleri 2: Asch'ın "Uyma" Deneyi

İnsan doğru bildiğini sandığı şeyin tersini iddia eden bir grupla karşılaşırsa ne yapar?
Siz olsaydınız ne yapardınız?
Diyelim ki, bir masa etrafında oturan birkaç kişiden birisiniz. İki çizgi gösteriliyor ve hangisinin daha uzun olduğu soruluyor. Eğer sizden önce cevap veren dört kişiden hepsi size yanlış gelen cevabı verirse, sıra size geldiği zaman ne yaparsınız?
İşte Asch'ın deneyi bu konuyu içeriyor. Bu deneyde laboratuvarda belirli sayıda bireyden meydana gelmiş gruplara, sırayla birçok kart çifti gösterilmiştir. Her çift kartın birinin üstünde çeşitli uzunlukta üç çizgi, birinde ise tek bir çizgi olup bu tek çizgi diğer karttaki üç çizgiden biriyle aynı uzunluktadır.
Deneklerden tek çizginin uzunluk bakımından diğerlerinde hangisiyle aynı olduğu soruluyor. Deneyde deneklerden sadece biri gerçek denektir diğerleri araştırmacının asistanıdır. Araştırmada pek çok kart kullanılmış ve söz hakkı deneğe en son verilmiştir. İlk kartlar gösterildiğinde sahte denekler doğru cevaplar vererek deneğin güvenini kazanmışlar sonlara doğru yanlış cevaplar vermeye başlamışlardır. Deneklerin 3'te 1'i (%35) diğer deneklerin söyledikleri gerçeğe aykırı olduğu halde gruba uymuşlardır.

Bu sonuç gerçekten çarpıcıdır. Bu sonuca göre nüfusun %35'i yanlış olduğunu bildiği halde gruba uymaya devam etmektedir. Bu sonucun yorumunu size bırakıyorum.

Şimdi isterseniz Sherif ve Asch'ın deneylerinin karşılaştırılmasına bakalım.
Bir kere Sherif'in araştırmasındaki fiziksel gerçeğin belirsizliğine karşılık, Asch'ın araştırmasında fiziksel gerçeğin açık seçik olduğu ortadadır. Demek ki, Sherif'in araştırmasında birey, gerçeği tanımlamak için grup kararına muhtaçtır, çünkü grubun kararından başka ona bilgi temin edecek bir kaynak yoktur. Asch'ın araştırmasında ise, apaçık fiziksel durum bireye gereken bilgiyi temin ettiğinden bu bilgiyi edinmek için, bireyin gruba ihtiyacı yok demektir.
Sherif'in araştırmasında birey,grubun fikrine doğru olduğuna inandığı için uyar, Asch'ın araştırmasında ise birey grubun fikrine yanlış olmasına rağmen uyar. (Kaynak: Günümüzde İnsan ve İnsanlar)

Sosyal Psikoloji Deneyleri: Sherif "grup normunun oluşması" Deneyi



Sherif bu deneyinde “ Otokinetik etki” diye bilinen bir görsel algı yanılgısından yararlanmıştır. Tamamen karartılmış bir odada hareketsiz duran bir ışık noktasına bir süre gözümüzü kaydırmadan dikkatle bakarsak, ışık aslında yerinde durduğu halde onu hareket ediyormuş gibi görürüz.  

Bu olaydan faydalanarak Sherif bir dizi araştırma yapmıştır. Bunlardan, grup normunun oluşması ve normlara uyma davranışını iyi belirtmesi bakımından en temel olanlara bakacağız.

Araştırmada birbirleriyle herhangi bir bağlantısı olmayan denekler teker teker odalara alınmıştır. Deneklere bir algı deneyi yapılacağı söylenmiş ve karartılmış odada ufak bir ışık kısa aralıklarla gösterilmiştir. Deneklerden ışığın her gösterilişinde ne kadar hareket ettiği sorulmuştur. Denekler her seferinde farklı cevaplar vermişler yaklaşık on denemede bir Standard belirlemişler ve bundan sonra bu standarda yakın cevaplar vermişlerdir.
Daha sonra denekler birkaç kişilik gruplar halinde bir odaya alınıp belirledikleri standartları yüksek sesle söylemeleri istenmiştir.  Ve burada ilginç bir durum oluşmuştur, grup üyeleri kişisel standartlarını bırakıp grup standardı oluşturmuşlardır.

Sherif yaptığı başka bir araştırmada, denekleri teker teker deneye almak yerine, onları doğrudan grubun içine sokmuştur. Daha önce herhangi bir Standard oluşturmamış denekler grup içinde daha çabuk bir şekilde ortak bir norm oluşturmuştur.

Muzaffer Sherif bu deneyden şunu çıkarmıştır. Fiziksel belirsizlik ortamında, bireyler içsel bir kıyas noktası geliştirir. Bir grupla birlikte olduklarında ise, diğerlerinin ölçü noktasını referans alır.

İlk deneye baktığımızda bir olgu hakkında kesin yargılarda bulunamıyorsak bu konudaki fikirlerimizin çabuk değişebileceğini gözlemledik.
Bu iki araştırma sonucu şunu gösteriyor ki kendi standartları olmayan kişiler grubun normlarına daha çabuk uyum gösteriyorlar.

Sherif’in elde ettiği bir üçüncü bulgu ise, grupta oluşturulan standardın, daha sonrada denekler tarafından kullanılmaya devam edilmesidir. Bu ortak normun etkisi çok güçlüdür. Denekler  1 yıl sonra yalnız başlarına deneye tekrar alındıklarında bu ortak standardı kullanmaya devam etmişlerdir(Kaynak: Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın “Günümüzde İnsan ve İnsanlar” kitabı).

Ben bu deneylerden şunu anladım belirsizlik durumunda güvenli bir şekilde sığınabileceğimiz bir liman ararız. Eğer böyle bir liman yoksa ve yalnızsak kendimiz bir şeyler oluşturur ve ona uymaya çalışırız. Yalnız değilsek de grup bir araya gelir ve ortak bir noktada anlaşırız ve bu grupla belirlediğimiz ortak noktanın etkisi bizim yalnız başımıza belirlediğimizden çok daha güçlüdür.
 Bu araştırma sosyal etkiyi ve uyma davranışını anlamak için birçok değerli öğeyi barındırıyor.

25 Şubat 2016 Perşembe

UYKU DÜZENSİZLİKLERİ


Herkes hayatının bir noktasında uyku sorunu yaşayabilir. Uykuya dalmakta, uyumaya devam etmekte veya uyanmakta zorluk çekmiş olabilirsiniz.
Veya yoğun çalışmalardan dolayı kendinizi az uyumaya zorlamış olabilirseniz. Bu son kısım özellikle üniversitede son gün sınav çalışan arkadaşlarımızın sıkça başvurduğu bir yöntemdir. Ama durum şudur ki uyku mahrumiyeti ciddi sorunlara neden olabilir. Yeterince uyuyamayan insanlar uyuyanlara göre daha sinirli, dikkat ve hafıza testlerinde daha başarısız olurlar. Yani ertesi gün sınav olduğu için bütün gece çalışıp uykusuz sınava girmek doğru bir yöntem gibi durmuyor. Uykusuzluk durumu günlük hayatta belki fazla sorunlara yol açmayabilir. Fakat bir şoförün yada bir pilotun uykusuz olduğunu düşünün sonuçları telafi edilemez olabilir. Örnek verecek olursak Kanada'da yapılan bir araştırmaya göre her yıl yaz saati uygulamasının başladığı yani insanların bir saat daha az uyudukları pazartesi günü trafik kazası sayısında ani bir artış belirlenmiştir. Kış saati uygulamasının başladığı yani fazladan bir saat uyuduğumuz  sabahki kaza sayısında büyük oranda bir azalma görülmüştür.

Uykusuzluk başka sorunlarada neden olabiliyor. Uykusuzluk obezite riskinide artırıyor. Uykusuzken vücudumuz daha çok kortizol salgılıyor. Kortizol vücudumuza daha çok yağ üretmesini söyleyen organ. Uykusuzluk depresyonada neden olabiliyor. bir teoriye göre beyin REM uykusu sırasında duygusal deneyimleri işliyor buda depresyondan korunmaya yardım ediyor. Tabiki bu sadece bir teori ve doğruluğu kesin değil.

Peki ne kadar uyku yeterli olur?
Yetişkin insanlara 7-8 saatlik bir uyku yeterli olurken  çocukların bundan daha fazla uykuya ihtiyaçları var. Yaşlılar ise 7-8 saatten daha az bir uykuyla yetinebiliyorlar.

Uyku Sorunları

İnsomnia: Uykuya dalmak veya devam etmek konusunda sürekli sorun yaşamak.
Uyumaya yardım eden çok fazla ilaç var fakat bunların uzun süre kullanımı bağımlılığa ve bağışıklığa neden olabiliyor. Bu hastalarda ilaç kullanımı yerine Psikolojik Telkin kullanılır.
Bazı yaşam düzenlemeleride uyku sorununa iyi gelebiliyor. Örneğin düzenli spora başlamak yada yatmadan önce sakince durup rahatlamak gibi.
Benim şahsi görüşüm uyku sorununun altındaki nedenleri bulabilmek için iyi bir psikoterapiste görünmeniz.

Narkolepsi: Aşırı uyuma isteği. Her 1/2000 kişiden biri narkolepsi hastası. Ani uyku bastırması olur bazende aniden REM uykusu evresine geçerler. Tam nedeni bilinmemekle birlikte genetik olduğuna dair bulgular var. Dikkatli uyanıklıkta rol oynayan bir nörotransmitterin eksikliğiyle bağlantılı olduğu biliniyor.

Uyku Apnesi: Her 1/20 kişide görülen bir hastalık. Uyku apnesinde uyumakta olan bir kişi nefes almayı keser yaklaşık bir dakikalık bir nefessizlikten sonra uykuya devam eder ve bu durumun farkında olmaz. Bu durum gecede yüzlerce kez tekrar edebilir. Kaliteli bir uyku alamadığınız için sabahları yorgun kalkarsınız. Horlama bu hastalığın belirtilerinden biridir.

Uyurgezerlik-Uykuda Konuşma: Büyük oranda genetik nedenlerle ortaya çıkar. Uykunun N3 evresinde görülür. Bu hastalıklar çocuklarda daha fazla görülüyor yaş ilerledikçede azalıyor.

24 Şubat 2016 Çarşamba

NİÇİN OKUMUYORUZ??




Bence okumamamızın nedeni küçüklüğümüzdeki yanlış yönlendirmelerdir. Çoğu insan küçüklüğünde bu alışkanlığı kazanamaz. Özellikle bizim kültürümüzde kitap okuma oranı gerçekten çok düşük. 2012 araştırma sonuçlarına göre Türkiye de 100 kişiden 4,5 kişi kitap okuyor. Durum ortada her şeyden önce bu durumu değiştirmeye kendimizden başlamamız gerekiyor. Kendi çocukluk yıllarımı düşünüyorum etrafımda benim için örnek olan insanların hiç birinin kitap okuma alışkanlığı yoktu. Ve o zamanlar etrafımda böyle gördüğüm için kitap okumanın zaman kaybı olduğunu düşünürdüm.  Öğretmenlerin kitap okuyun demeleri de havada kalıyordu çünkü bu konuda bir şey yapılmıyordu.  
 Bu durum uzun yıllar devam etti. Daha sonraları kitap okumayı sevmemi hatta makale okurken bile zevk alabilmemi sağlayan bu istek lise de edebiyata olan ilgimle başladı. İlk şiirler daha sonra bir iki roman derken artık okumak hayatımın bir parçası olmuştu. Yani kendimden yola çıkarak şunu anlatmaya çalışıyorum kitap okuma alışkanlığı kazanmak ya da kazandırmak için sihirli sözcük ilgi. İlgilerden yola başlamalıyız. Kitap okumaya önce ilgi duyduğumuz bir konudan başlarsak bunu devam ettirme ve bir alışkanlık haline getirme ihtimalimiz artar. Bu konuda en önemli noktalardan biri doğru kitapla başlamak. Doğru kitap kişiden kişiye değişen bir olgu o yüzden şu kitapla başlayabilirsiniz diye bir örnek veremeyeceğim.

Kitap okuma alışkanlığı kazanmak için en uygun yaşlardan biri ilkokul yaşları. Özellikle bu yaşlarda kendimize örnek olarak belirlediğimiz kişilerin kitap okuma alışkanlığı olması gerçekten çok önemli. Bunu yine kendi hayatımdan yola çıkarak örneklendireceğim. Benim ortaokul yaşlarında bir kardeşim var. Bu anlatacaklarım olduğunda 3. Sınıf öğrencisiydi. Beni ne zaman kitap okurken görse oda eline bir masal kitabı alır yanıma oturup okumaya başlardı. Türkiye’nin bu içler acısı okuma oranını değiştirmek herkesin kendinde başlayabilecek bir olgu. Bu durumun bir domino etkisi yaratabileceğine inanıyorum. 

Şimdi başka bir noktaya daha değinmeden geçemeyeceğim. Hepimiz çocuklarımıza yararlı alışkanlıklar kazandırmak isteriz. Fakat şunu unutmamalıyız ki onlar bizim varlığımızdan bağımsız bir bireydir ve her birey gibi kendi seçimlerini yapma özgürlüğüne sahiptir. Çocuklarımızı olmasını istediğimiz gibi bir birey olması için zorlamaya kalkarsak bu onların bir birey olamamasına neden olabilir. Onların varlığına saygı duyduğumuzu her zaman hissettirebilmek gerçekten çok önemli…

Sağ ve Sol Beyin



Beynimiz iki yarım küreden oluşur ve bu iki yarım küre Corpus Callosum ile birbirine bağlanır. Bu iki yarım küre aralarında iş bölümü yaparak çalışırlar. Her ikisininde görevleri farklıdır. Daha önceleri epilepsinin (sara) tedavisi için bu bağlantı kesildi ve ilginç bir sonuç ortaya çıktı. Bu kişiler sol görsel alanda gösterilen bir nesnenin adını söyleyemediler çünkü isimlendirmek için sağ hemisferin sol hemisferle corpus callosum yoluyla iletişmesi gerekiyordu. Bu sonuç beynin iki yarım küresinin birlikte çalışmasının önemine güzel bir örnektir.
Şimdi kısaca her ikisininde görevlerinden bahsedelim.

Sol Beyin: Matematiksel işlemler,dil,mantık,bilim,analiz..

Sağ Beyin: Hayal gücü, sanat, sezgiler, bütünü görmek, üç boyutlu düşünme, müzik ve sentez üzerine kuruludur.

Sol beyin kelimeler ve sayılar yoluyla çalışır. Sağ beyin ise görüntülerle düşünür. Ayrıca sol beyin bedenin sağ tarafını, sağ beyinde sol tarafını yönetir.
Sol beyin mantıksal analizlerle adım adım çalışırken sağ beyin; hayal etmekte, kurgulamakta ve bütünü algılamaktadır.

Fakat bunları kesin bir çizgiyle ayırmak günümüzde doğru bir yaklaşım olarak kabul görmez.
Sonuçta her ikiside tek bir fabrikada çalışan işçilerdir ve o fabrikaya yaptığınız yatırım ölçüsünde, üretim ve kar elde edersiniz.
Sağ ve sol beyin görevlerini okurken muhtemelen kiminiz sol beyni, kiminizde sağ beyni daha işlevsel bulmuşsunuzdur. Hangisi size daha yakın daha iyi geldiyse onu kullanıyor olma ihtimaliniz daha yüksektir.

Prof. Ornstein insanların sağ ve sol beyinlerinde birini diğerinden daha öncelikli olarak kullanabileceklerini ortaya koyan ve bu araştırmaların temelini atan kişidir.
Ornstein aynı zamanda iki beyin birlikte çalışırsa, genel yetenek ve etkide çok büyük bir artış olduğunuda keşfetti. Bu artış aritmetik değil geometrik bir artıştır.

Eskiden zekanın beynin büyüklüğü ve beyin hücrelerinin sayısıyla doğru orantılı olduğu zannediliyordu. Ancak günümüzde, zekanın beyin hücrelerinin sayısıyla değil, beyin hücrelerinin arasındaki bağların artmasıyla doğru orantılı olduğu anlaşılmış durumdadır. Bu durum zekanın sabit değil geliştirilebilir olduğunu gösterir.Nöroplastisite araştırmalarıda beynin artırılabilir çok geniş bir kapasitesi olduğunu doğrular niteliktedir. Bu araştırmalara göre her saniye yeni bir bilgi öğrensek bile yinede ömrümüz boyunca beyin kapasitemizi doldurmaya yaklaşamayız bile.

Kısacası başarının sırrı beynimizin daha az kullandığımız tarafını geliştirip beynin iki bölgesini birlikte kullanma yeteneğimizle doğru orantılıdır.

23 Şubat 2016 Salı

Kohlberg'e Göre Ahlaki Gelişim Evreleri






Kohlberg, ahlaki gelişim evrelerini 3 ana başlık altında toplamıştır. Gelenek öncesi düzey, geleneksel düzey ve gelenek sonrası düzey. Şimdi elimden geldiğince bunları anlatmaya çalışıp değişik örnekler vermeye çalışacağım.


  1) Gelenek Öncesi Düzey:

 Bu düzeydeki insanlar kültür içinde kabul edilen iyi ve kötü ölçütlere göre davranır. Bu dönemde takılı kalmak insanlara sahte bir güvenlik anlayışı verir.
1. Aşama: İtaat ve Ceza
 Bu dönemde kurallar başkası tarafından konur ve insanlar otoriteye uymaya ya da ceza almaktan kaçınmaya çalışır. Bütün kurallar otorite kabul edilen kişiler tarafından belirlendiğinden insanlar otorite yokluğunda ne yapacaklarını bilemezler.


Örnek:
Sınır kapısında canavardan meleğe dönüşen şoför 
BİR işadamı anlatmıştı... 
Türkiye’den Almanya’ya doğru yola çıkan birçok TIR
şoförü Edirne’ye kadar  yolda bol miktarda trafik ihlali
yapar.
Hatalı sollama, flaşörsüz duraklama, aşırı hız...
Ne zaman ki Kapıkule Sınır Kapısı aşılır, aynı TIR
şoförü, bütün trafik kurallarına harfiyen uymaya başlar...
Ne aşırı hız, ne de hatalı sollama...
“Şoför aynı şoför, TIR aynı TIR, peki değişen ne?”


2. Aşama: Saf Çıkar
Bu aşamada önemli olan kendi gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Diğer insanların gereksinimlerinin farkındadırlar fakat yinede kendi çıkarları ön plandadır. "Her şey karşılıklıdır." Maddi eşitlik ilkesi bu dönemde ki adalet anlayışının en belirgin göstergesidir.


Örnek:
Milletvekili maaş ve ayrıcalıkları Avrupa'yı solladı
Olay şöyle gelişmiş. Türkiye Parlamenterler Birliği Başkanı Hasan Korkmazcan ve bazı emekli milletvekilleri TBMM
Başkanı, Başbakan ve iktidar ile muhalefet partilerini ziyaret ederek eski milletvekillerinin geçim sorununu dile
getirmişler. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, iktidar ve muhalefet partileri grup başkanvekilleriyle bir toplantı yapıp, 
(Milletin sıkıntısına ayağını yorganına göre uzat denirken) “ sıkıntı var, guruplar olarak anlaşalım, medyadan
çekinmeyelim” demiş. AKP dünden hazır, MHP “ana muhalefetle anlaşırsanız varız”demiş, CHP’de Kılıçdaroğlu 
önce itiraz etmiş ama “tüm guruplar” lafını duyunca razı olmuş. BDP de sıcak bakmış. (Milliyet) Olmuş mu milli
birlik beraberlik?

          2) Geleneksel Düzey
           Bu dönemde diğer insanların beklentileri önem kazanır özelliklede özdeşleştikleri insanların ve toplumun beklentilerine uymak isterler. sosyal düzenin devamlılığı ve sadakat önemlidir. 
  
      1. Aşama: Kişiler Arası Uyum( iyi çocuk)
Ait olduğu grubun kurallarına uygun davranmaya herkes tarafından onaylanmaya çalışırlar.Başkalarına yardımda bulunma bu kişilere kendini iyi hissettirir.

Örnek:"Çizmeleri çıkarayım mı?" diyen madenci anlattı
Soma'da felaketin yaşandığı madenden çıkarılan Murat Yalçın, ambulansta sedyeye alınırken
"sedye kirlenmesin" diye çizmelerini çıkarmak istemiş ve bütün Türkiye'yi duygulandırmıştı.


      2. Aşama: Kanun ve Düzen 
  Bu dönemde akran gruplarının kurallarının yerini toplumsal kural ve kanunlar alır. Sosyal
düzene ve otoriteye uygun davranmak herşeyden önemlidir. Kanunlar sorgulanmadan uyulur. 
Uymayanlara karşı aşırı tepkiler verebilirler. Yetişkinlerin çoğunun bu dönemde olduğu 
varsayılır.


                                                      
Örnek:
"Kötü yola düştün' deyip öldürdüler
Töre cinayetlerine bir yenisi daha eklendi...
Bir kadın daha katledildi Türkiye’de... Töre, bu kezİzmir’de yakaladı. Bu seferki kurban 
Mardinli Neslihan A. oldu. İsimler farklı iddialar ise şimdiye kadar yüzlerce kez yazdığımızdan 
farksız: “Kötü yola düştü, öldürüp namusumuz temizlenmeli...” Şüpheliler de farksız: Koca, 
kardeş, kayınbirader ...


3) Gelenek Sonrası

Birey bu aşamada başkalarından ve otoriteden bağımsız bir ahlak anlayışı geliştirir.İnsanların bu 
dönemde  olmasının önemini daha iyi anlamak için Zimbardo'nun hapishane deneyinden yola 
çıkalarak yapılan "das experiment" filmini izlemenizi istiyorum. Başroldeki adam kohlberg'e 
göre ahlaksal gelişim olarak gelenek sonrası dönemde ve diğer insanlar o kadar bozulurken o 
kendini korumayı başarıyor. 

     1.Aşama: Sosyal Sözleşme
Temel hak ve özgürlükler dikkate alınarak konmuş olan yasa ve kanunlar göz önünde
bulundurulur. Toplumsal kuralların ve değerlerin göreceli olduğunu düşünerek bunları eleştirici 
bir şekilde incelerler.

      2. Aşama: Evrensel Ahlak İlkeleri
Birey, ahlak ilkelerini kendisi seçip oluşturur ve bunlara uygun davranır.Bu kişilerinbenimsediği 
ahlak ilkeleri; insan hakları, bütün insanların eşitliği adalet gibi soyut ve evrensel kavramlardır.

NOT: Görünürde toplumsal sözleşme ve evrensel ahlak ilkelerini birbirinden ayırmak zordur ve 
gereksizdir.