7 Kasım 2017 Salı

BEYNİMİZE YOLCULUK: Nasıl Öğreniriz?



Zihnimiz kendisine ulaşan her şeye anlam bulmaya çalışan dinamik bir bilişsel yapı birimidir. Özellikle daha küçük yaşlarda içinde bulunduğumuz dünyayı anlamlandırabilmek için çok sık sorular sorar ve zihnimizde yeni şemalar oluştururuz. Zamanla yeni şemalar kurmaktan çok ilişkisel ve yaratıcı olarak bu şemaları birleştirerek gelişiriz.
Şimdi öğrenmenin nöro-fizyolojik düzeyde nasıl gerçekleştiğine ve hangi süreçlerin işin içine girdiğine bakmadan önce öğrenmenin ne olduğuna kısaca bakalım. Kısaca öğrenmeyi, “büyüme ve vücutta değişik etkilerle oluşan geçici değişimlere atfedilmeyecek, yaşantı ürünü olarak meydana gelen davranışta ya da potansiyel davranıştaki nispeten kalıcı izli değişmeler” olarak tanımlayabiliriz (Senemoğlu,2013). 



Bu tanımdan yola çıkarsak insan nasıl öğrenir? Öğrenme sırasında beyinde ne gibi değişiklikler olur? 

Yandaki resimde görüldüğü gibi tüm vücudumuzu bir ağ gibi sarmış olan sinir sistemi sayesinde iç ve dış dünyayı algılar ve yine bu sistem sayesinde gerekli tepkileri veririz. 

(Not: Sinir sistemi, 1) Beyin - Omurilik sistemi ve 2) Sempatik sistem olmak üzere ikiye ayrılır. Beyin - Omurilik sistemi de «Merkez sinir sistemi» ve «Çevresel sinir sistemi» olmak üzere ikiye ayrılır. Bu yazıda daha çok merkezi sinir sistemi üzerinde duracağız.)




İç ve dış dünyayı algılamamız ve gerekli cevapların oluşturulması ise sinir sisteminin temel yapı birimi olan nöronlar (sinir hücreleri) sayesinde gerçekleştirilir.




Merkezi sinir sistemini oluşturan yapılardan ilki olan beyin, insanın doğumunda, sahip olabileceği maksimum sayıdaki nöron sayısı ile dünyaya gelir. Bu da içinde bulunduğumuz çevreye uyum sağlamak için büyük bir kapasiteye sahip olduğumuzu gösteriyor. Zamanla sinirsel budama denilen bir olayla beyinde ki kullanılmayan nöronlar kaybolur. Fakat her yeni öğrenmeyle nöronlar arasında yeni bağlantılar kurulur ve beyin gelişmeye devam eder.




Nörofizyolojik kuramın kurucusu Hebb’e göre, çocuk, seçkisiz bir şekilde birbiriyle ilişkilenmiş bir sinir ağıyla dünyaya gelir. Bu sinirsel ağ, duyusal yaşantılar sonucu organize olur ve böylece çevreyle etkili iletişim kurmayı sağlar. Hebb, yaşantı geçirdiğimiz her çevresel objenin, karmaşık bir nöron grubunu uyardığını söyler. Ve bu nöron gruplarına “Hücre Kümeleri” adını verir (akt. Senemoğlu,2013 ss. 346-347). 

Yani günlük hayatta karşılaştığımız her yeni yaşantı zihnimizde farklı bir nöron grubuyla ilişkilenir ve farklı nöron grupları arasında yeni bağlantılar oluşturularak gelişir. Eğer farklı hücre kümeleri aynı anda etkin olursa nörolojik olarak birbirleriyle ilişkili hale gelir. İsterseniz bunu bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki bebek için ayak sesi ve anne ayrı hücre kümeleri. Çocuk ayak sesi duyuyor ve bu sırada anne kapıdan içeri giriyor. Bu durumda beyinde ki iki hücre kümesi aynı anda etkinleşiyor ve arada bağ kuruluyor. Bir daha ki durumda çocuk ayak sesi duyduğunda zihninde onunla bağ kurmuş olduğu anne imgesinin hücre kümesi de uyarılıyor. Hebb bu sürece “ardışık safha” adını verir.

Konuya başka bir soruyla devam etmek istiyorum. Öğrenilen bilgiler beyinde saklanırken ve yeniden hatırlanmaya çalışıldığında, beyinde ne gibi etkinlikler oluyor?

Öğrenilenlerin kalıcılığı büyük ölçüde bellekle ilgilidir ve bellek ile öğrenme süreçleri birbirini tamamlayan süreçlerdir. Bir bilginin hatırlanabilmesi için bilginin sembolleştirilip kodlanması gerekmektedir. 

Tony Buzan’a göre etkili öğrenme ve öğrenilenleri hatırlayabilmek için tüm beyin becerilerinin faaliyete geçirilmesi konusunda bellek destekleyicilerin, özellikle hatırlanması güç olan öğrenmelerde kullanılması yarar sağlayabilir. (akt. Korkmaz ve Mahiroğlu, 2007)
 Bunlardan bazıları; imajlar, yerleşim yöntemi, zincirleme yöntemi, askı-sözcük yöntemi, anahtar sözcük yöntemidir. Daha birçok bellek destekleme stratejisi var. İsteyenler Tony Buzan’ın “zihin haritaları” adlı kitabından daha ayrıntılı bir şekilde bakabilirler.


Bellek konusuna dönecek olursak 3 tür bellekten söz edebiliriz. 

1)Duyusal Bellek 

 2)Kısa Süreli Bellek

3) Uzun Süreli Bellek

Duyusal bellekte, duyu organlarından gelen duyusal sinyaller yüz milisaniye kadar tutulur daha sonra yeni duyusal sinyaller yerini alır. Buradaki bilgiler ihtiyaç, ilgi, dikkat ve motivasyon gibi süreçlerle seçilerek kısa süreli bellekte bir süre daha devam eder. Fakat bilgi burada uzun süre kalamaz. Bilginin burada ne kadar kaldığı bilinmemekle birlikte araştırmalar 18. Saniyeden sonra hatırlamanın çok düşük düzeyde olduğunu göstermiştir. Yani zamana bağlı olarak azalmakta ve yok olmaktadır. Buradan ihtiyaç duyulan bilginin uzun süreli belleğe aktarılması gerekmektedir. Bu da tekrar ve kodlamayla gerçekleştirilir.
Bilgi beyinde rastgele depolanmaz; bilgilerin kalıcılığı rastgele sağlanmaz. Aynı tipteki eski bilgilerle bağlantılı olarak saklanır. Böylece daha sonra istediğimiz bilgiyi rahatça bulabiliriz (Senemoğlu,2013 s. 359).



KAYNAKÇA

Aydoğdu, S. (2014). Öğretmen Adaylarının Öğrenme, Davranış ve Zihinsel Süreçler İle İlgili Nörofizyolojik Algılarının İncelenmesi. Yayınlamış Yüksek Lisans Tezi. Erzincan Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsi, Erzincan.

Korkmaz, Ö.& Mahiroğlu, A. (2007). Beyin, Bellek ve Öğrenme. Kastamonu Eğitim Dergisi, 15(1), 93-104

Senemoğlu, N. (2013). Gelişim, Öğrenme ve Öğretim: Kuramdan Uygulamaya. Ankara: Yargı.


Psikolojik Danışman


Muhammet KAZANCI