18 Eylül 2017 Pazartesi

Kendisine Yabancılaşan İnsan ve Personalar

 

Selim: “Normal bir insan olmaya zorladılar, bana bos yere vakit kaybettirdiler.
Olmayınca da, anormal dediler. Bende kendimi anlamadım bütün hayatım
boyunca normal bir adam olmaya çalıştım. Arkadaşlarla genel eve gittim,
müstehcen romanlar okudum. Ve sokakta genç kızların peşinden gittim: hiç
birin de tutarlılık gösteremedim. Bunun üzerine normal olduğuma karar verdiler.
Onlarla biraz olsun benzeyebildiğim ölçüde kendimi mutlu sanıyordum. Kendimi
onlardan ayırmasını beceremedim” (OÄŸuz Atay: Tutunamayanlar)



Persona kelimesi antik Yunan’da tiyatro oyuncularının deÄŸiÅŸik rollerde ki oyunlarını sergilemek için taktıkları maskenin adıdır. C.G. Jung’un Analitik Psikolojisinde bireyin, toplumun ve geleneklerin beklentilerine yanıt olarak taktığı mecazi maskeye karşılık gelir. Yani diÄŸer insanlarla iliÅŸkilerimiz de kullandığımız parlatılmış yüzlerimizdir personalarımız. Mesela arkadaÅŸlarımızın yanında ve anne-babamızın yanında aynı ÅŸekilde davranmayız çünkü farklı durumlara uyum saÄŸlamamız gerekir. Her insanın en az birden fazla personası(maskesi) vardır. Åžu bir gerçektir ki yaÅŸamı boyunca hiç maske takmayan bir insan bulmak imkansızdır. Bu aynı zaman da toplumsal bir varlık olan insan için yaÅŸamsal bir zorunluluktur. Jung, personanın dünya ile iliÅŸkilerimizi saÄŸlayan bir gereklilik olduÄŸunu ve personayı geliÅŸtirmeyi ihmal eden insanların kaba, huzursuzluk yaratan ve dünyadaki yerlerini bulmada zorluk çeken eÄŸilimler sergilediklerini söyler.

 Yukarı da OÄŸuz Atay’ın Tutunamayanlar kitabından alınan kısımda baÅŸkarakter Selim Işık’ın normal bir birey olmak için arkadaÅŸ çevresinde takındığı personaları görmekteyiz. Bu her ne kadar topluma uyum için gerekliyse de fazla kullanımı insanların kendilerine yabancılaÅŸmalarına neden olur. Jung, persona ile aşırı özdeÅŸleÅŸmenin ‘inflation’ adını verdiÄŸi bir hezeyana yol açtığını söyler. ‘Inflation’ durumundaki birey kendini toplumdaki rolüne aşırı kaptırmıştır. Ego tümüyle personanın temsil ettiÄŸi rolün gerekleri ile özdeÅŸtir. 

Yine baÅŸka bir kısımda Selim Işık kendine yabancılaÅŸmasını ve hayatının anlamını yitirmeye baÅŸlamasını ÅŸu sözlerle anlatır: 

“Neresini düzelteceÄŸimi bilmediÄŸim bu yaÅŸantımı sürdürmenin anlamsızlığını seziyorum  yok olmaya doÄŸru hızlı bir gidiÅŸin farkındayım henüz koruyabildiÄŸim bazı özelliklerim varken daha insan olduÄŸumu hissederken bu gidiÅŸe bir son vermeliyim yoksa çok geç olacak ve kendimi affetmeyeceÄŸim” Burada Selim Işık artık personalarının içinde kendi benliÄŸini kaybetmeye baÅŸladığını fark ediyor ve bunu durdurmak istiyor.

İçinde bulunduÄŸumuz yüzyıl teknolojinin ve deÄŸiÅŸimin hızlı yaÅŸandığı bir dönem. YaÅŸanan bütün bu deÄŸiÅŸimlere ayak uydurmak için yaÅŸamını da hızlandıran insan durup yaÅŸamda ki amacını düşünmeye vakit bulamıyor ve giderek kendine ve çevresine yabancılaşıyor. Durup bu durumun farkına varan bireylerse içinden çıkılması zor buhran ve çaresizlik duygularına saplanıyor. Birçok yazarın yabancılaÅŸmayla ilgili eserleri var ve bu eserlerde insanlar kendini bulduÄŸu için okunma oranları da çok yüksek. Örnek olarak Albert Camus’un Yabancısını, Franz Kafka’nın Dönüşümünü verebiliriz.
Franz Kafka Dönüşüm kitabında Gregor Samsa karakterinin ailesi ve iÅŸi arasında kendi varlığının farkında olmadan yaÅŸarken içine düştüğü yabancılaÅŸma durumunu böceÄŸe dönüşmesiyle sembolik bir dille anlatmıştır. 

Yine Albert Camus’ta ise asıl adı verilmeyen karakterimizin her ÅŸeyden uzaklaÅŸmasıyla içine düştüğü durumları ve ölüme giden olayları anlatır. Karakterimizin içinde bulunduÄŸu anlamsızlığı annesinin ölümünün ardından söylediÄŸi ÅŸu sözden anlayabiliriz: “anam ölmeseydi, kim bilir ne güzel gezip eÄŸlenirdim”. Günümüz insanı, sanayi devrimi ile baÅŸlayan ve her alana yayılan hızlı bir deÄŸiÅŸmenin toplumsal ve ruhsal düzeyde yarattığı bunalımların köklü bir rahatsızlığa dönüştüğü bir ortamda yaÅŸamaktadır. Birçok insan ya kendini tamamen toplumdan soyutlayan bir yaÅŸam sürmeyi ya da kendilerine çizilen, kapitalist sistemin duvarlarını ördüğü katı bir sistem için de sürüye katılmayı tercih ediyor. Bu yaÅŸam önüne sunulanı yapma, niçin yaÅŸadığını anlamadan hayattaki amacını sorgulamadan geçen bir yaÅŸama götürüyor. Sürekli tüketim bireyi olan bu insanlar zamanla kendi benliklerini de tüketiyorlar. 

Bu konuda ne yapabileceğimizi ise varoluşçu psikologların yazılarında buluyoruz. Varlık ile bağını koparmış insanın içine düştüğü durumdan kurtulmasının yolu; varlığın anlamının anlaşılması ve insanın kendi varlığının sorumluluğuna varmasıdır. Sartre, hiçbir yol işaretinin bulunmadığı bu dünyaya fırlatılan insana hangi yöne gideceğinin, hangi değerleri seçmesi gerektiğinin söylenemeyeceğini belirtmiştir. İnsanın kendi varlığını kendisinin seçmesi gerektiğini vurgularlar. İnsan kim olduğunu kendisi belirlemelidir.

“ Biz kullandığımız araba ya da evle tanımlanamayız. Biz sahip olduÄŸumuz iÅŸ deÄŸiliz. Bizi biz yapan seçimlerimizdir.”

Alice aÅŸağıya düşer ve bir tavÅŸanla karşılaşır. Önünde iki yol vardır, tavÅŸana sorar: “Hangi yoldan gideyim?” TavÅŸan şòyle cevap verir: “Nereye gideceÄŸini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiÄŸinin hiçbir önemi yok.”

                                                   
   Psikolojik Danışman
   Muhammet KAZANCI



KAYNAKÇA
Atay, O. (2008). Tutunamayanlar. Ä°stanbul: Ä°letiÅŸim.
Camus, A. (2016). Yabancı. İstanbul: Can Yayınları.
Çiçek, N. (2012). Franz Kafka’da YabancılaÅŸma Problemi. Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi. Gazi Ãœniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı, Ankara.
Sevgili, M. (2005). OÄŸuz Atay ve Alev Alatlı’nın Romanlarında Aydın ve YabancılaÅŸma Sorunu: KarşılaÅŸtırmalı B            ir Edebiyat Sosyolojisi Çalışması. Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi. Mersin Ãœniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, Mersin.
Yazgan İnanç, B., Yerlikaya, E.E.(2014). Kişilik Kuramları. Ankara: Pegem Akademi.



 



6 yorum:

  1. Ne güzel bir siten var çok sevdim:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun beni çok sevindirdi. Teşekkür edrim:))

      Sil
  2. Maske aslında hep samimi olmamak ve riyakârlık olarak düşünülür. Aslında değişik ortamlara uyum sağlarken bazen mecburi olduğu anlaşılıyor sanki. Herkesin yapabileceğini sanmıyorum. Sizin belirttiğiniz gibi okuyucunun kendisini yazılarında bulduğu ve bu durumları gayet güzel anlatan, örnek verdiğiniz yazarlar aslında ipuçlarını veriyorlardır. İnsan psikolojisi toplumun huzuru için o kadar önemli ki. Farkındalık ve insanın kendi kapasitesini bilmesi çok önemli. Çok güzel yazıydı. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplum için de en iyi uyum sağlayanlar genelde girdiği ortama göre farklı maskeler takanlardır. Ama ben bunu çokta sağlıklı olarak görmüyorum çünkü insanı kurgudan oluşan bir dünyanın içine sürükleme ihtimali var bu da insanın var oluşunun ònünde bir engel teşkil ediyor. Fakat bir toplum olarak yaşayabilmek için de en azından azemi miktarda maskelere ihtiyaç olduğunu da yok sayamayız. İki uçlu bir denklem gibi ve bunu dengede tutmak bireyin kendi sorumluluğunda. Yorumun için teşekkürler (:

      Sil
  3. Kıymetli meslektaşım yazın gayet anlaşılır bir dille yazılmış tebrik ederim.
    https://binbirpsikoloji.com/ benim geliştirdiğim internet sitem belki incelemek istersin :) iyi çalışmalar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler:) tabiki bende sizin sitenizi incelerim

      Sil