Yalan nedir? Yalan söyleme, gerçek olmayan duygu veya düşüncelerin
sanki varmışçasına anlatılması yahut var olan bir durumun yokmuşçasına
gizlenmesi şeklinde açıklanabilir.
Aslında yalanı hepimiz çok iyi
biliyoruz bu hepimizin hayatında belli dönemlerde yaptığı bir şey. Yalan biz gerçekleri görmeye hazır
olmadığımız için kullandığımız bir kaçış yolu, kendimize olan özgüvenimizin
yetersiz olmasının yol açtığı bir etmen. Asıl soru yalanın ne olduğu değil
neden yalan söylediğimiz...
Neden yalan
söyleriz? Yalan gerçeklerin saklandığı bir perdedir ve asıl nedeni saklamak
için kullanılır. Her yalanın altında gizlenmiş bir duygu vardır ve gerçek
nedene inilmezse asla tam çözüme kavuşturulamaz.
Yalan genelde büyük bir problemin görünen yüzüdür. Bu problem anne-babanın
korku, kızgınlık ya da kaygı duyacağı ciddi bir mesele olabilir. Ergenler bazen
de dikkat çekmek, cezadan kurtulmak ya da başkalarını etkilemek için yalan
söyler. İnsanların yalan söylemelerinin temelde karmaşık duygusal yönleri
vardır fakat davranış bozukluğuna dönüştükten sonra keyfi çıkar içinde
uygulanabilir. İkinci durum hem kendisi hem de başkaları için çok tehlikelidir
ve yardım alınması gerekir.
Aslında yalan çocukken başlar. Hayalle yalanı ayırt
edemeyen çocuk hayal dünyasındaki her figürü bu şekilde aktarmaya çalışır.
Fakat ailelerin tutum ve yaklaşımlarıyla bu problem ya aşılır ya da çözümsüz
bir hal alır. Çocukluk döneminde başvurulan yalanlar çocuğun daha çok kendini
koruduğu bir liman gibidir. Nasıl bir cezayla karşılaşacağından emin olamadığı
zaman yalana başvurur. Hata yaptığını fark ettiği zaman dayakla karşılaşma
kaygısı yalan davranışının devam etmesini sağlar.
Ergenlik dönemine girildiği zaman ise ailenin tutum ve
davranışları artık çocuk tarafından
öğrenilmiştir. Ailenin tavırlarını içselleştirdiği için onlara karşı kendini
ortaya koyma davranışı olarak özgürleşme çabası içindedir. Özgürleşme ve
bağımsızlık istekleri aile tarafından reddedildiği zaman kendini yetersiz
gördüğü durumlarda yalan bir kalkan görevini görür. Yalanı en çok ergenler
başarısız kaldıkları durumlarda kullanırlar.
Yalan söyleme davranışı genel
itibariyle baskı altındaki bireyin, ağır cezadan kurtulmak için durumları
çarpıtma yoluna başvurmasıyla ortaya çıkar. Bu nedenle çocuk eğitiminde ağır
cezalar, çocuğu ceza konusunu oluşturan ve suçlandığı davranışı devam ettirmeye
sevk edebileceği gibi bambaşka hatalar işlemesine de yol açabilir.
Yalan söyleme davranışının bir sebebi, çocuğun
ebeveynlerine karşı “güven” duymamasıdır. Onların beklentilerini
karşılayamadığını düşünüyor, cezalandırılmaktan korkuyor olabilir. Yahut
çocuğun davranışlarının büyük bir kısmına müdahale ediliyor ve bu yolla
özgürlük alanı iyiden iyiye daraltılıyor ise çocuk hata yapmaktan veya küçük
düşmekten korkar hale gelerek yine yalana başvurabilir.
Çocukları yalana teşvik etmemek için, onları köşeye sıkıştırıp itirafa zorlamamak gerekir. Kendini dört bir yandan kuşatılmış hisseden çocuk için baskının doğal sonucu yalana başvurmaktır. Bir başka tutum yanlışlığı ise cezalandırılmayacağı vaadiyle doğru söyletilen çocuğu itiraf ettirdikten sonra cezalandırmak veya azarlamaktır. Bahsi açılmışken belirtmek gerekir ki cezalandırmak, her zaman şiddete başvurmak veya bir takım kısıtlamalara maruz bırakmak anlamına gelmeyebilir. Diğer çocuklarla sürekli kıyaslama, kendini savunmasına izin vermeme, çocuğu devamlı suçlama da bir nevi cezalandırma yöntemidir.
Aileler çocuklarının olumsuz davranışlarına
eğilmekten kendilerini değerlendirmeyi unutmuş ya da es geçmiş olabilirler.
Ergenlik çağındaki bir gencin kendini olmasa da ebeveynlerini çok iyi tanıdığı
göz önünde bulundurulmalı ve anne-babalar da kendilerini değerlendirmekten geri
durmamalıdır.
Ailenin çocuğa sadece yalan söylemenin
kötü bir şey olduğunu söylemesi yeterli değildir. Yalan davranışın ortaya
çıkardığı sonuçları ergenle birlikte karşılıklı konuşarak çözümlemek gerekir.
Onu yalan söylemeye iten sebepleri bulup ortaya çıkarmak çözümü de
kolaylaştıracaktır.
Bu yazıyı okuyan herkese iki kelimelik
küçük görünen fakat büyük önem arz eden bir önerim var: Karşılıklı sevgi ve
güven birçok sorunu oluşmadan yok eder. Lütfen elinizden geldiğince bu ortamı
oluşturmaya çalışın bunlardan sadece biriyle mesela sevgiyle bu iş yinede olmaz
mı diyenleri duyar gibiyim. Ne yazık ki olmuyor. Mesela her anne baba çocuğunu
sever fakat bu sevgiyle birlikte ona güvendiklerini göstermez ona bunu
hissettirmezse sevgi taşlarının karşılıklı inşa edilmediğini fark ederler.
Çünkü çocuk ailesine güven duymuyordur onları ne kadar çok sevse de yeri
geldiğinde onlara yalanda söyler bir şeylerde saklar…
Son olarak şu sözle yazıyı bitiriyorum:
“Bir yalan dört doğruyu götürür; İyilik,
güven, sadakat, huzur…”
YAZAR:
Muhammet KAZANCI