Her insan kendi görüş
alanının sınırlarını, dünyanın sınırları olarak algılar.
|
Algı duyu organları vasıtasıyla alınan uyarıcıların
tutarlı, anlamlı bir bütünlük oluşturacak şekilde örgütlenmesiyle, analiziyle,
yorumuyla ve senteziyle ilişkili süreçlerin tamamı olarak tanımlanabilir. Başka
bir ifadeyle algı, dünyayı anlamlandırma çabasıdır. Algılarımız gerçeğin
kendisi olabileceği gibi gerçekten tamamen farklıda olabilir. Algılarımızın
gerçek olduğunu düşünürüz çünkü algılarımızın gerçekliğine inanırız.
Şimdi algımızın
keskinliğini biraz test edelim. Yandaki resme iyice bakın. Sizce ortada bulunan
dairelerden hangisi daha büyüktür?
Eğer sağdaki daire dediyseniz daha dikkatli bakmak isteyebilirsiniz.
Çünkü her iki daire de aynı büyüklükte. Bu resim sizin algınızı kasıtlı olarak
yanıltmak için hazırlandı. Etrafında bulunan daireler bizim algımızı
etkileyerek birini daha büyük birini daha küçük algılamamıza neden oluyor.
Eğer
ikisinin eşit olduğunu fark ettiyseniz bunun nedeni ya daha önce benzer bir
resimle karşılaşmanız ya da benim sizin algınızı deneyeceğimi söylediğim için
normalden daha eleştirici bir şekilde bakmanız olabilir.
Fakat günlük hayatta algılarımız çok hızlı
gerçekleşir ve bilinçlide olsak yeterince üzerinde düşünecek vaktimiz ya da
yeterli verimiz olmayabilir. Bu durumda gördüklerimizin ya da
algıladıklarımızın tamamen gerçek olduğunu söyleyebilir miyiz?
İllüzyon ve halüsinasyon olguları da algının yanlış
olmasından kaynaklanmaktadır. İllüzyonda kişi, var olan bir nesneyi farklı
algılamakta, Halüsinasyonda ise olmayan bir şeyi varmış gibi algılamaktadır.
Algı süreçlerini ise dikkat ve örgütleme olarak
ikiye ayırabiliriz. İlk aşama olan dikkatte, duyu organlarının yakalamış olduğu
birçok veriden seçimlerimizi etkileyen iç ve dış süreçlerin etkisiyle
bazılarını algılarız. Yani duyu organlarının yakaladığı her bilgiyi biz
algılamayız beynimiz bize uygun olanlarını seçer ve algılar.
Algımızı etkileyen dış faktörler; uyarıcının
değişkenliği, uyarıcının büyüklüğü,uyarıcının şiddeti. İç faktörler ise;
kişinin beklentileri, ilgileri, gereksinimleri ve inanç sistemidir.
Şimdi kısaca kişiyi yanlış algılamaya iten sebeplere
bakalım;
1) Duygusal Yeğleme: Kişi beğendiği nesne, olay ve
kişileri, net olmayan durumlar ve şartlarda dahi olumlu algılamaktadır.
2) Kümelendirme: Kişi çevresindeki olay ve kişileri
kategorize edip kendisini birine yakın gördüğünde, diğerini olumsuzlaştırma
eğilimindedir.
3) Ketleme: Kişi hoşlanmadığı durumları, görmeme,
duymama, farkına varmama eğilimindedir.
4) Yaşantıyı karıştırma: Kişi geçmişteki algılarını
yenileriyle değiştirebilmektedir.
5) Alışkanlık: Sürekli olan olayların ve kişilerin
içeriği ve davranışları değişse bile, kişi alışkanlık etkisiyle değişen durumu kendisini
yenilemeden ve düşünmeden algılayabilmektedir.
6) Ortamın etkisi: Aynı uyarıcı ve iletiler, ortama
göre farklı algılanabilmektedir.
Psikolojik
Danışman
Muhammet
KAZANCI
KAYNAKÇA
Özarslan, M.Z. (2014). Kitleleri Harekete Geçirme Aracı Olarak Sosyal Algı Yönetimi. Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul
Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim
Dalı. İstanbul.
Tutar, H. (2013). Davranış Bilimleri. Ankara:Seçkin yayıncılık.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilyorumunuz için teşekkürler vakit buldukça yazmaya çalışıyorum. Bende sizin blogunuza göz atacağım:)
YanıtlaSilKararsızlık, duygu ve düşünceler arasında gidip gelme ya da akıl ve duygular arasında kalma gibi konularda yazabilir misiniz?
YanıtlaSilTeşekkürler.
Tabiki yazarım. Fakat burada şu bir gerçek ki insan doğası kendi içinde ikilemleri barındırır. Kararsızlıklar içinde kalmak hala insan olduğumuzun bir göstergesidir. Tabi her normal davranışın aşırı sıklığı onu bir sorun durumunada getirebilir. En kısa zamanda bir yazı yazmaya çalışacağım. yorumun için teşekkürler (:
Sil