Gerçeğin ne olduğu önemli
değildir. Önemli olan nasıl algılandığıdır. (Henry Kissinger)
|
Algı basit bir ifadeyle dış dünyadan gelen uyarıların,
zihinde yorumlanması, bir bütün haline getirilmesi kısaca anlamlandırılmasıdır.
Algılarımız aynı zamanda ne gördüğümüzü, neye inandığımızı, nasıl
davrandığımızı bize gösteren güçlü bir yapıya da sahiptir. Algı yönetimi ise
genel bir ifadeyle karşı tarafı etkin bir şekilde etkilemeye çalışmaktır.
Eğer insanların ya da toplumların tutum ve davranışlarını
değiştirmek istiyorsak öncelikle onların algılarını değiştirmemiz gerekir. Bunu
yapmadan öncede kendimize şu soruyu sormalıyız “Algı nasıl değişir?”.
Algı yönetimiyle uzun yıllar ilgilenmiş bir kurum olan CIA’e
göre, algılama 2 süreçten oluşur. Birinci süreçte, dünyaya ait uyarıcılar duyu
organları ile alınır, ikinci kısımda ise duyu organlarından gelen bilgiler
analiz ve organize edilerek tutarlı bir resme dönüştürülür. Bundan dolayı,
dünyayı yanlış algılamak için, ya yanlış bilgiler doğru sürece sokulur veya
doğru bilgiler yanlış sürece sokulur. Böylece algılar yönlendirilmiş olur.
Algı yönetimi kavramı yazılı kaynaklar açısından ilk defa
Çinli komutan Sun-Tzu’nun “Savaş Sanatı”
adlı eserinde yerini almıştır. Günümüze yakın zamanlarda ise ABD hükümetinin bu
konuda yatırım, çalışma ve uygulamaları olmuştur. Fakat günümüzde sadece
devletler bazında değil şirketler ve diğer kuruluşlar olarakta algı yönetimine
başvurulmaktadır.
Algı yönetiminin başlangıcına bakacak olursak insanın
varlığına kadar uzandığını varsayabiliriz. Çünkü hepimizde içgüdüsel olarak
bazı arzu, istek ve hırslar mevcut. Ve bazen bunlara ulaşmak için saf gerçek
yeterli olmayabiliyor. Ve bu durumda gerçeği değiştiremediğimiz için algıları
değiştirme yoluna başvuruyoruz.
Mesela bir iş görüşmesine giderken kendimizi düşünelim. Normalde
sokağa çıkarken giyindiğiniz gibi mi gidersiniz yoksa giyiminize daha fazla
özen mi gösterirsiniz? Giydiği kıyafetler içinde hiç rahat edemeyen siz gerçek
siz misiniz yoksa karşınızdaki kişinin algılarını yönlendirmeye mi
çalışıyorsunuz? Aslında onun sizi tertipli ve düzenli, işini iyi yapacak biri
olarak algılaması için belli bir kıyafet seçimine başvurdunuz.
Dıştan bakıldığında politik bir kavram gibi duran algı
yönetimi aslında bizimde zaman zaman birbirimiz üzerinde uyguladığımız bir
yöntem. Bunu poker oyunuyla biraz daha açmak istiyorum. Poker oyununda kasıtlı
olarak karşıdaki kişinin elimiz hakkındaki algısını değiştirmeye onu
istediğimiz doğrultuda düşündürtmeye çalışırız. Mesela iyi bir elimiz varsa
genellikle bahsi kasıtlı olarak arttırır ama bir yandan elimizden emin değilmiş
imajı yaratmaya çalışırız. Peki buna karşılık eli kötü olan biri ne yapar? O da
elini iyi göstererek karşıdakini bıraktırmak için bahsi hızlı arttırır “gel de
gör” gibi bir imaj takınır. Hızlı hareketlerde bulunur. Bunların hepsi elinin
kötü olmasından dolayı hissettiği kaygıyı saklamak için oluşturulmuş abartılı
algı yönetimleridir.
Son olarak algı yönetimleriyle ilgili bazı araştırma
verilerinden bahsedeceğim.
-Başarılı bir algı
yönetiminde öncelikle hedef kitlenin tutum ve davranışlarının değiştirilmesi
için yapılan ikna faaliyetlerinin farkında olmaması gerekir. Çünkü insanlar
ikna edilmeye çalışıldıklarını düşündükleri zaman, daha çok karşı argümanlar
geliştirerek hali hazır da ki düşündüklerine ve sahip oldukları tutum ve
davranışlara daha da sıkı sarılırlar. Buradan yola çıkarak algı yönetimine
karşı en etkili silahlardan birinin insanları bu konuda ikaz etmek olduğu
sonucuna varılabilir.
-Toplumun kültür yapısı
iknanın yapısını da değiştirmektedir. Amerika gibi bireyselci toplumlarda “onun
kendine ait stili var”, “liderler arasındaki lider” gibi başlıklar daha etkili
olurken, Kollektif bir toplumda ise “İnsanları birleştirmek için bir yolumuz
var gibi başlıklar daha çok etkili olmaktadır.
-Mesajın niceliksel
özelliği o konuda uzman olmayanları olanlara oranla daha fazla etkiler.
-Grup içi mesajlar grup
dışı mesajlara göre çok daha inandırıcı ve ikna edicidir.
-Bir çok kaynaktan gelen
aynı içerikli mesajlar, tek kaynaktan gelen mesaja göre daha inandırıcı ve güvenilirdir.
Bir çok insanın aynı şeyi söylemesi, tek bir kişinin aynı konuyu söylemesinden
daha çok ikna edicidir.
KAYNAKÇA
Bakan, İ.& Kefe, İ. (2012). Kurumsal Açıdan Algı ve Algı Yönetimi. 2(1)
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/ksuiibf/article/view/5000039256 adresinden 23.01.2018 tarihinde elde edilmiştir.
Lieberman, D.J. (2007). Aklındakini Okuyabilirim. Selim Yeniçeri(Çev.). İstanbul: Koridor
Yayıncılık.
Özarslan, M.Z.(2014). Kitleleri Harekete Geçirme
Aracı Olarak Sosyal Algı Yönetimi. Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul
Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslar arası İlişkiler Anabilim
Dalı, İstanbul.
Psikolojik Danışman
Muhammet Kazancı